Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BEN: MAĞARACI OLARAK ENDER USULOĞLU

Güzel bir laf vardır. "Adın çıkmış dokuza, inmez sekize" diye benim için söylenmiş laftır. Mağaracılığa BÜMAK'ta başladığımda bizim Osman başkan, bende YK'da başkan yardımcısı iken, bir gün Osman Amerika'ya benzin istasyonunda pompacı ! olarak çalışmaya gitti, haliyle başkan olarak BÜMAK'ın idaresi bana kaldı. Zamanımın çoğunu, derslere de çalışmak dahil, kulüp odasında geçirdiğim için dolapları ve eski dokümanları bayağı bir karıştırırdım. Eski siyah beyaz fotoğraflara baktığımda, derneğin 10.yılında yapılmış bir mağaracılık sergisi fotoğrafından ilham alıp 15. yılda sergi açmak için YK'yı ve çevremdeki arkadaşları "gaza getirip" çalışmaya başladık. Sabah 2 'lere kadar sergiyi açmak için uğraştığımızı hatırlıyorum, arkasından 15.yıl yemeğini düzenlemek için koşturduk. YK'daki ilk toplantıda ilk damgamı yedim: "diktatör". İnsanları bir şeylerle suçlamak ne kadar kolay. Ortaya güzel bir şeyler oluşturmak için hep beraber uğr

YabanTV Röportaj

Resim

NASIL MAĞARACI OLDUM?

Resim
Bir subay çocuğu olarak hayatım çoğunluğu ya askeri sitelerde ya da askeri kamplarda geçiyordu. 1984 yılında, İzmir’de ki İstihkam lojmanlarında otururken üniversite imtihanlarına hazırlanıyordum. Günlerden bir gün sitede oturan bir kız arkadaşımdan okuduğu Boğaziçi Üniversitesi’nin bir kartpostalı geldi. “Hamlin Hall” diye adlandırılan 1.Erkek yurdu ile “sosyete kantin” diye sonradan adını öğrendiğim kantinin köşesinin bir fotoğrafı idi. Fotoğraf sarmaşıklarla bezenmiş bir bina köşesi ve pencerelerden oluşuyordu. Çok hoşuma gitmişti fotoğraf. Baktıkça içimden “hangi bölüm olursa olsun” mutlaka Boğaziçi’nde okumam lazım dedim kendi kendime. Aradan aylar geçmiş ve Boğaziçindeyim, okumaya başlamıştım. Bu okulun havası farklıydı. Bir kere rahat ve özgürdü. Hemen her üniversitede öğrenci olayları olurken burada yapılanlarla kıyaslandığında Boğaziçindeki öğrenci hareketleri devede kulak kalıyordu. Bende ortama yavaş yavaş ısınmaya başlamıştım. Öğrencilerin kendilerini ifade edebilecek

BİR KAZAZEDEYE MÜDAHALE ETME VE ARDINDAN MAĞARAYA GİRME PSİKOLOJİSİ

Tam bir yıl öncesinde takvime işaretlediğimiz ve ASPEG'in son yıllarda bulduğu ve araştırdığı derin mağara adayımız Yarık Düdeni için temmuz 2015'de Sivastı Yaylasındayız. Yarık düdeni'ni 2006 yılında başka bir yaylada araştırdığımız Macar düdeni etkinliği esnasında bulmuştuk. Bulmuştuk ama bu mağaraya ilk iple girme fırsatını tam 5 yıl sonra 2011'de Taşeli bölgesinde yaptığımız etkinlik esnasında kalan son 2 günde yaptık. 2011 Kasım ayında yayla'ya vardığımızda köylüler sahile inmişti bizde bir aşağı yaylanın ismini vermiştik düdene. Ekmelen. 2014 Ekim'de ufak bir grupla gelene kadar, Yarık düdenin ismi Ekmelen olarak kaldı sonra köylülerden ismini öğrenince, Yarık düdeni demeye başladık. Köylülerin isim verme şeklide enteresan. Düden fay çatlağında oluştuğu ve girişin son kısmında yüksek dar ve kanyon gibi bir giriş olduğu için hakikaten, yer yarılmış gibi. Bildiğin yarık. Bu sefer, DEUMAK ve AKÜMAK'tan mağaracı arkadaşlarla 10 kişiyiz. Yarık düdeni -

MAĞARACILIK DERNEKLERİNDE KURUMSALLAŞMA

Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyerek başlayayım. Kurumsallaşma, paranın yani sermayenin ortaklar için azami artırılması, sermaye/para akışının kontrol edilmesinden (yani birilerinin gayri yollardan el koymaması, çalmaması) başka bir hizmete yaramaz. Yıllardır yabancı şirketlerde çalıştıktan sonra gördüğüm budur. Mesela, herkesin bir görev tanımı vardır, çalışanlar arasında performans geri bildirim vardır, İSO belgeleri vardır, 6 sigma pratikleri vardır, kalite kontrol ve güvence pratikleri vardır, belli endüstrilerde en iyi kıyaslamalar vardır mesela: Fabrikalarda, normal bakım, yatırım toplamının %3'nü geçmemelidir. Bunların hepsi, insanların verimli çalışması dolayısıyla maliyetlerin azaltılması ve nihayet, gerçekleşen karın fazlalaştırılması içindir. Kurumsallaşma, sermayedarın, rekabetçi kalmasını ve büyüyen/büyük şirketlerindeki paranın kontrolünü kolaylaştırır. Genelde küçük şirketlerde kurumsallaşmaya çok önem verilmez zaten patron işin başındadır, parayı kontrol eder

GARNEVERDİ CEMİYETİ

Resim
GARNEVERDİ CEMİYETİ Başlığı farsça attım, İran'lı dostlarımıza atfen. Garneverdi, farsça mağaracı demek. Kuhneverdi ise dağcı demekmiş, bizde son gezimizde öğrenmiş olduk. İran'daki sohbet ve eğitim esnasında öğrendiğimiz bilgileri sizinle paylaşıp, Türkiye ile kıyas yaparak, en iyileri kim, nasıl yapıyor, nasıl kendimiz bu iyi yapılan becerileri/tecrübeleri alabiliriz, onu sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. İnsan kendi yaptıklarını birileriyle kıyaslamazsa, ne derece iyi ya da kötü yapıyor, kendi seviyesini belirlemekte zorlanırsa, gelişim yavaşlar veya durur. Örgütlenme İran'da yaklaşık 1320 kişi temel mağaracılık eğitimi almış. Bunların büyük çoğunluğu belki de hepsinin başka doğa sporlarına ilgileri var ve yapıyorlar. Öncelikle tabii ki dağcılık, trekking, buz tırmanışı, kanyon geçişi ve kaya tırmanmayı sayabiliriz. Birçoğunda altyapı olarak doğa sporu, kanımca biraz kültürden birazda baskı rejiminin yarattığı bir özgürlük sibopu olarak görmekteyim. Ki
Resim
İRAN MAĞARA KURTARMA EĞİTİM GEZİSİ 18-28 HAZİRAN 2015 8.GÜN Sabahın 6:30'da uyandım. Salonda herkes yerde yatıyordu. Dışarıdan hafif bir müzik sesi geliyordu. Dışarı çıktım ki birde ne göreyim, Alireza, Şehriyar ve Nazanin havuzdalar, şen şakrak güle oynaya serinliyorlardı, arabadan da güzel bir müzik yayılıyordu ortalığa. Günaydın, erkencisiniz dedim. Yooo, biz uyumadık ki..??..akşamdan beridir havuz sefası yapıyorlarmış. Ne diyeyim gençlik her yerde gençlik, değişen bir şey yok. Sabah 7:30'da hakikaten çok dakik bir şekilde kapımıza dayandılar. Zar zor ekibin geri kalanını da uyandırıp, 1960'lardan kalma mercedes orta boy otobüse bindik. Otobüste, federasyon yetkililerinden, Şah İbrahim, Federasyon sekreteri kadın, arkadaşı, tercüman ve hilal-i ahmer'de çalışan ve tatbikatta yardımcı olan mağaraya girmeyen arkadaş ve bir kişi daha vardı. Programda 2 tane tarihi yer görecektik ve öğlen yemeği yiyecektik. Federasyon Yetkilileri ile toplu halde otobüste
Resim
IRAN MAĞARA KURTARMA GEZİSİ 18-28 HAZİRAN 2015 6.-7. GÜNLER Sabah 5:00'de kalktık ve yarım saat sonra yola koyulduk. Güneş yavaş yavaş ışımaya başladığında biz Tahran yolunda idik ve daha başlangıçtan yine sıcak bir gün olacağı belliydi. Arabada kestirdiğim için pek etrafa bakma fırsatım olmadı ama Karaj-Tahran arasında mesafede zaten hangi şehir ne zaman başlıyor hangi şehir ne zaman bitiyor belli değil. Uçaktan inerken gördüğüm ışık şeridinin içinde ilerliyorduk. Bir sürü TOKİ benzeri inşaatlar var yığınla. Hüseyin'e sorduğumda o inşaatların polislere (ya da Jandarma)  ait olduğunu, ve ev yapıp sattıklarını söyledi. Evet gene bir şaşkınlık yaşamıştım. Polis, inşaat, müteahhit ve ev satmak kavramlarını bir türlü kafamda bağdaştıramadım. Artık fazla şaşırmamaya karar verdim ama kararımın ne kadar geçersiz olduğunu ileri ki günlerde anlayacaktım. Tahran'dan çıplak dağlara doğru çıkıp, bir yoldan aşağıya inmeye başladık. Dağlar arasındaki vadi yemyeşildi ama va