BEN: MAĞARACI OLARAK ENDER USULOĞLU

Güzel bir laf vardır. "Adın çıkmış dokuza, inmez sekize" diye benim için söylenmiş laftır.

Mağaracılığa BÜMAK'ta başladığımda bizim Osman başkan, bende YK'da başkan yardımcısı iken, bir gün Osman Amerika'ya benzin istasyonunda pompacı ! olarak çalışmaya gitti, haliyle başkan olarak BÜMAK'ın idaresi bana kaldı. Zamanımın çoğunu, derslere de çalışmak dahil, kulüp odasında geçirdiğim için dolapları ve eski dokümanları bayağı bir karıştırırdım. Eski siyah beyaz fotoğraflara baktığımda, derneğin 10.yılında yapılmış bir mağaracılık sergisi fotoğrafından ilham alıp 15. yılda sergi açmak için YK'yı ve çevremdeki arkadaşları "gaza getirip" çalışmaya başladık. Sabah 2 'lere kadar sergiyi açmak için uğraştığımızı hatırlıyorum, arkasından 15.yıl yemeğini düzenlemek için koşturduk. YK'daki ilk toplantıda ilk damgamı yedim: "diktatör". İnsanları bir şeylerle suçlamak ne kadar kolay. Ortaya güzel bir şeyler oluşturmak için hep beraber uğraşırken ve bu uğraşın en fazlasını ben verirken, böyle bir damga yemek enteresandı. Neyse o zamanlar çok dert etmedim çünkü "damarıma basılmadığı sürece" böyle anlamsız şeylerle uğraşmam hatta dikkate bile almazdım. Zaten bu lafı bana söyleyen arkadaş sonrasında daha mezun olmadan mağaracılığı neredeyse bırakmıştı. Sanırım birinci özelliğim sevdiğim bir işte sonuna kadar gitme arzusu var. 15.yıl ve sonrası gelen her 5 yılda organizasyonların BÜMAK'a katkıları ortadadır.

İkinci özelliğim, karşımdaki mantıklı ve yapıcı bir şeyler söylemediği sürece, dikkate almamam, kendi dikime, kafama göre gitmem. Bu özelliğim maalesef başıma devamlı sorun çıkartıyor. Karşımdaki hakikaten mantıklı bir şey söylemiyorsa, çok basit bir şekilde, dinliyorum ama yapmıyorum. Mantıklı ne demek? Belki kendince çok mantıklı şeyler söylüyor olabilir ama benim mantığıma yatmıyorsa, dinliyorum, ya hiçbir şey yapmıyorum ya da karşı argümanlarla kendi fikrimi savunuyorum, baktım olmuyor ikna edemiyorum, vazgeçiyorum yapabiliyorsam kendi bildiğimi yapıyorum. Bununla ilgili birçok örnek verebilirim ama şimdi bahsedeceğim örnek bence net duruşları gösterdiği için  iyi bir örnek. 2009 yılında ASPEG'de derin mağaralara girmeye başladık, genelde TİT eğitimini çok iyi vermekle beraber, mağara kurtarma eğitimi, ipten adam alma eğitimlerinde eksik kalıyorduk. Bir kaza olması halinde kamptaki ekibin eğitimi olmadığı için belki kıymetli dakikalarla, saatlerle ölçülen kurtarma operasyonunda kazazedeyi kurtarma şansını kaybedeceğiz, veya o an ki fiziksel durumundan daha kötü hale gelecekti. BÜMAK'ta eğitim aldığım halde uzun zaman pratik yapmadığım bende kendimi eksik hissettiğimden, öncelikle kolayca yapabileceğimiz ipten adam alma eğitimleri ile başladık. Mağara Kurtarma ile ilgili sedye taşıma tekniklerini Dupnisa'da yaptık. Federasyonun, ASPEG'e karşı ön yargılı yaklaşmasından dolayı, yapılan mağara kurtarma etkinliklerine de katılamıyorduk. Dağda, kaya da dikey teknik kurtarma teknikleri ile dikey mağara kurtarma teknikleri birbirlerine çok benzediği ve Nasuh Mahruki'yi üniversiteden tanıdığım için AKUT'la temasa geçip onlardan bu eğitimi almak istedim. Bu konuyu bir iki arkadaşa açtıktan sonra, olumlu buldukları ve o zamanlar eğitim kurulunda olduğum için fikrimi YK'ya getirdim. Tabii ki de, saatlerce ikna etmek için karşılıklı konuşmalar v.b. tartışmalar sonucunda eğitim kuruluna Nasuh Mahruki'yle konuşma izni çıktı. Bu arada YK başka değişik alternatiflerle gelmediği gibi, devamlı sorgular biçimde sorular sorduğu için işler uzuyordu. Nasuh'la evinde konuştuk, dedi ki zaten bizde "mağara kurtarma" ile ilgili bir şeyler yapmak istiyoruz, bizde mağara kurtarma yapılabilmesi için önce insanların mağaracı olması lazım dedik ve AKUT'tan mağaracı olmak isteyen arkadaşlar bizim derneğe üye olsunlar, bizde onları mağaracılık konusunda eğitelim, sizde bu arada bize dikey kurtarma ile ilgili eğitimler verin dedik ve el sıkıştık. Her iki taraf içinde kazan kazan durumu vardı. AKUT kendi iç yazışmasında ilan etti, yaklaşık 8-10 kişilik bir AKUT gönüllüleri mağaracılık yapmak istediklerini belirtti ve bizde eğitimlere başladık. İlk eğitimi, bize AKUT'un Istanbul Kurtarma ekip lideri, Boğaziçi Üniversitesinde verdi. İlginç olan bize itiraz eden ve devamlı sorgulayan YK üyeleri yoktu eğitimde. Bu süreçte, YK'da olmayan ama BÜMAK'ta rahmetli Mali'nin ölümüyle sonuçlanan kazada AKUT'la ilgili kötü deney yaşamış arkadaşımız da sürekli olarak e postalarla, bu işi niye yapmamamız gerektiğini yazıyordu. Tabii bende karşı argümanlar yazıyorum...Benim üzerinde durduğum, dikey mağara kurtarma tekniklerini öğrenelim, bir ciddi kaza anında en azından kazazedeyi dış etkenlerden koruyalım, elimizden gelen her şeyi daha büyük kurtarma ekibi geldiğinde devralması için yapalım veya mümkünse kendimiz çıkartalım ve bir kere kazazede çıkartıldı mı en kritik olay hızlı bir şekilde modern bir hastane ortamına iletmek (son kazada gördük nasıl olduğunu) burada da AKUT'un imkanlarından faydalanmak özet noktalardı. Mali'nin kazasında AKUT'un reklam yapması, özet bir şekilde yaşanan kötü tecrübe ise karşı argümandı. Neyse, eğitimler karşılıklı devam etti, karşılıklı bir çok şey öğrendik ama nedense YK ve bazı arkadaşlar hala ısrarla, ne yapıyorsunuz AKUT'la başlığında rahatsızlıklarını iletiyorlar. Bu arada eğitim gezilerine, yapılan eğitimlerin hiçbirine katılmayıp, habire uzaktan ne yapıyorsunuz? Halbuki, biraz açık olsalar, bir gelip görseler aslında çok güzel şeyler yaptığımızı görürlerdi. Bu sayede 7'e yakın mağaracılık ve sonrasında kurtarma yapmak isteyen mağaracımız oldu. AKUT'un organizasyonel yapısını gördük, hem teknik hem de tecrübe anlamında nelere sahip olduğuna tanık olduk. Bu arkadaşlarımızda dernek yazışma grubuna dahil oldukları için, karşılıklı gelen giden yazışmaları gördükçe ortamdan soğumaya başladılar. Baştan beridir amacımızın ne olduğunu defalarca anlatmamıza rağmen, ısrarla hep aynı sorulardan bayan diğer 2 eğitim kurulu üyesi ipin ucunu bıraktı ama ben bırakmadım, devam ettim. Sonunda, yavaş yavaş AKUT üyeleri kaçtı gitti dernekten. Daha sonra AKUT, gitti federasyonun mağara kurtarma grubu ile protokol imzaladı işbirliği için, hemen arkasından federasyon kurtarma eğitimine ASPEG olarak biz katılalım dedik bize hayır dediler, AKUT kontenjanından bizde mağaracılık eğitimi alan iki arkadaş eğitime katıldığında " Ya siz çok iyi eğitim almışsınız nerden aldınız eğitimi deyince, biz ASPEG'liyiz demişler"..TMF mağara kurtarma grubu daha sonra Türkiye'de galiba İlk doğa'da kurtarma sempozyumunu AKUT'la beraber yaptılar (daha başka kurumlarda vardı tabii ki)...Yani mağaracılar Türkiye'de "reklamcı AKUT" olayını aşmış, bizde aşamamış arkadaşlar vardı hala. Diyeceğim o ki: Zaman içinde yaşadığımız kötü tecrübeler, her defasında orada olacak diye bir şey yok, devamlı ayak diremek yerine, devamlı zorlamak yerine, ya bir fikirle gel ve yap, katkın olsun, getirdiğin fikir mantıklı olsun, hiç bir şey yapmıyorsan, kenara çekil, otur ve yapıcı ol".

Birde ters bir örnek vereyim. Son gezide beklenmedik bir kaza oldu ve arkadaşımızın başına nereden geldiği belli olmayan bir taş düştü. Herkes biliyor hikayeyi o yüzden kısa kesiyorum: kazazede arkadaşımızı Alanya devlet hastanesine intikal ettirdik ve Umut'la ziyaretten dönüyoruz. Gezi sorumlusu benim. Sayısını bile sayamadığım fazlalıkta gezi sorumlusu olduğum için ve genelde de yapılacak işler ya gezi sorumlusuna ya da 2-3 kişiye kaldığı için, artık her işi yapmaya şartlanmışız neredeyse. Kampa döneceğiz ama YK bir taraftan güzel bir öneri yapıyor "malzemeyi bırakın" diyor bende "daha karar vermedik" diyorum. İş yapmaya şartlanmaya alıştığımız için ona da ben otomatikman karar veriyorum kafamın içinde. Umut, çok mantıklı bir öneriyle "abi, o malzemeyi çıkartmak tüm ekibin işi, buna sen karar verme, ekipçe karar verelim diyor". Bana da mantıklı geliyor, niye habire herşeye atılıyorum ki?. Kendi aramızda konuşuyoruz, elimizdeki verileri ortaya koyup karar veriyoruz.

Kısacası, her konuda ısrarcı, bireyci ve dikime gitmiyorum. Gittiğim konularda genelde, ya bize ya da bana ilerde sorun yaratacak konularda veya mağaracılık adına ısrar ettiğim fikirler oluyor.

Diğer bir konu ise risk algısı. Bu konuyu daha evvelden yazdım (yazısı blog da) o yüzden kısa tutacağım. Mağaracılık, arkadaşlık bazında ekipçe yapılan keşiflerdir. Benim yaklaşımım biraz daha farklıdır. Mağaracılık veya ortak uğraşılar diye genelleme yapayım, sadece mağara araştırma değil insanların birbirlerine fikren, bedenen, ruhsal olarak pozitif (bazen negatifte olabiliyor) anlamda katkıda bulundukları ortamdır. Mağaracılık, benim için sadece mağara araştırma değil, insanların sınırlarını zorlamaya ve bunu ilerletmeye yarayan bir araçtır. Bunu yaparken yıllar içinde mağaracılık ve eğitim tecrübelerime dayanarak yapıyorum. İnsanları tatlı tatlı, gaza getirerek, çok direnç görmediğimde yapıyorum, yani destek oluyorum. Kendim zaten karşımdakinin hazır olduğuna inanmasam bunu baştan yapmıyorum. Sonuçta, bu sınırları genişletmeyi gönülsüz, yapamayacak olanlara yapsam, mağarada en başta bana sonra beraber girdiği ekibe ve en genelinde derneğe sorun olacak.

Diğer bir konu mağaracılık yapma felsefesi..Bu konularda birçok kere ayrılığa düştüm, düştük benim gibi düşünenlerle..O yüzden BUMAD'dan ayrıldık 15-20 kişi. O yüzden ASPEG'den 15 kişi ayrıldı. Bence şu an ki yaşadıklarımızın altında da, egolar, kişiselleştirmelerinde altına inersen aslında mağaracılık yapma anlayış farkı var.

Benim için mağaracılıkta önemli olan noktalar

1. Dernek, gerçekten mağaracılık yapmak isteyen herkese açık olmalı.

2. Mağaracılık keşiftir. Türkiye'de hem sportif hem de bilimsel, mağaralar konusunda çok büyük açık vardır. Amacımız, keşfetmektir.

3. Keşfederken, mağaracılıkla ilgili her şeyi dernek çatısı altında yapalım. Buna, dünyanın en tehlikeli sporu olan mağara dalışı da dahil olsun.

4. Keşfederken, üretelim. Yazılı, görsel, dijital v.b. her türlü ürünü iyi kötü ortaya koyalım. İnsanlarda, yaptıkları keşiflerin arkasından bir sonraki nesillere bir şeyler bırakma dürtüsü vardır. Bu dernekte bunu insanlara aşılayalım.

5. Eğitim. Dernek üyelerini özellikle ip eğitimlerinin çok iyi olması, her türlü döşemeden rahatlıkla geçebilmeleri veya yaratıcı olabilmeleri lazım. Türkiye'deki mağaralar çok büyük oranla dikey karakterlidir ve inilebilmesi için ip tekniklerini iyi bilmek lazımdır.

Mağaracılık yaparken

1. Arkadaşlık ve dostluk olmalı üyeler arasında. Ekip işidir mağaracılık, birbirine güven olması lazımdır.

2. Kurallar (toplamı), gönüllü yapılan bu işte, basit ve az olmalıdır. Gereksiz birçok kural, mağaracılığa köstektir ve bizi işlemez hale getirir. Kurallar, aktif üyeler, dernek içinde para çoğaldıkça yavaş yavaş gerekli oldukça konulmalıdır.

3. Yönetime gelen dernek üyelerin, sportif mağaracılık yapan insanlardan (çoğunluğunun) oluşması iyi olur. Türkiye'de mağaracılık, keşiftir, keşif ağırlıkla dikey mağaralara inmek demektir yani işin sportif yanı ağır basan bir doğa-sporudur. Ya da en azından bunun bilincinde olan üyelerden oluşması lazım.

4. Bırakın herkes kendi hızıyla iş yapsın.

Ben,

1. Yıllardır mağaracılık tecrübesiyle yoğrulmuş bazı fikirlerimi sonuna kadar savunurum. Bundan vazgeçmem için bana da uyan mantıklı bir fikirle gelmedikçe karşımdaki insanlardan, fikrimi savunur, karşımdakine kabul ettirir ve hayata geçiririm.

2. bürokrasiyi sevmediğim ve genel olarak mağaracılığa ve derneğe katkısının olacağını inandığım, derneği ve yönetimini zora sokacak konular hariç, basit şeyleri sormam, yaparım. Herkesinde aynı şeyi yapmasını beklerim. İlerde zorluk çıkartacak veya çetrefilli fikirlerimde madde 1'i uygularım.

3. Bazı konularda sabit fikirliyimdir ama bu sabitlik hiçbir zaman değişmeyecek demek değildir. Zaman veya koşullar değiştiğinde, fikirlerimde ona göre değişir. Mesela: Derneğimizin mağaracılık yapmak isteyen herkese açık olması gibi fikirler sabittir bende.

3. Yanlış yaptığımda ve birisini yanlışlıkla kırmışsam, özür dilemesini bilen birisiyim. Samimiyete inanırım, insancıl birisiyim o yüzden de çok darbe almış bir insanım.

4. Mağaracılıkta, eğer geçerli bir mazeret yoksa, yıllar içinde bir iki defa mağaraya girdiler çıktılar diye, mağaracı olduklarını sanıp, dernek veya mağaracılık adına karar alanları, mağaracı olarak saymıyorum. Karar alma pozisyonundaki insanların, sportif veya bilimsel mağaracılıkta tecrübesinin olmasına inanıyorum, yoksa sorumluluk almamasını beklerim.

5. Gaz alıp gaz vermeyi seven birisiyim. Sadece mağaracılığın sportif veya bilimsel yanı değil amaçlar doğrultusunda üretilecek rapor, harita, video belgesel v.b. de de teşvik ve gaza inanıyorum.

6. Her konuda mağaracılık tecrübesini sadece dernek üyelerine değil, beraber mağaracılık yaptığımız diğer kulüp ve dernek üyelerine de ortak etkinliklerle aktarmamız gerektiğine inanıyorum. BÜMAK'ta, bizde özellikle yabancılarla yapılan birçok etkinlikte çok ama çok tecrübeler kazandık. Şimdi sıra bizde olduğuna inanıyorum.

7. Dernek üyeliğinde, herkesin kendi hızında ve enerjisinde yapılacak işlerin bir ucundan tutmasını beklerim . Geçerli mazeretleri yoksa (bebek, iş değiştirme v.b.), üyeler dernekte aktif mağaracılık yapıp, yeni mağara araştırmalarına katılmıyorlarsa (her türlü, arkeolojik dahil) o zaman dernekteki üyeliklerini sorgularım.

8. Bırak arkadaşlığımı bitirdiğimi, düşmanım dahi olsa, mağaracılık adına kitap, belgesel v.b. ürünleri ortaya çıkaranları her yerde takdir ve tebrik ederim. Sadece birisiyle görüşmüyorum diye onu veya onları gözardı edecek kadar kalabalık olmadığımıza inanıyorum.

9. İsmim Ender, çıkmış 9'a inmez 8'e....

Beni böyle bilin, benimle mağaracılık yapacaksanız bunları göz önünde bulundurun.


























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARANLIĞI FOTOĞRAFLAMAK (YERALTI VE IŞIKLI FOTOĞRAF ÇEKMENİN TARİHÇESİ) Chris Howes

EL ALEM NASIL YAPIYOR, NE YAPIYOR?

ASPEG`IN 10. YILI