TÜRKİYE TURİZM STRATEJİSİ 2023 VE MAĞARALAR

T.C. Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin 2023 yılında varmak istediği hedefleri ve 2013 yılına kadar olan eylem planını detaylı bir şekilde kamuoyu ile paylaştı. Yılda, 63 milyon turist, 86 milyar dolar gelir ve turizmde dünya’nın 5.inci en büyük  ülkesi olmak, bu stratejinin hedefleridir. Yeni Turizm stratejisi, mağaralarımızı ve mağaracılığı yakından ilgilendirmektedir çünkü birebir turizm çeşitlemesi adı altında geçen doğa sporları ve eko turizminin içinde yeralmaktadir. Halihazırda, turizme açılmış 20’den fazla mağara vardır. Bir ikisi dışında birçoğunun durumu, en azından biz mağaracılar için, içler acısıdır.  Her ne kadar kağıt üstünde, turizm çeşitlemesine gidilirken doğa ve coğrafi yapı koruma altına alınacak diye yazılsa da günümüze kadar ulaşan pratik uygulamar maalesef tam tersidir. Bununla birlikte, umudumuzu yitirmeden kaleme alınanı incelemek ve mağaracılar olarak bu süreçte, mağaraları korumaya yönelik neler yapabiliriz bunlari irdelemek istiyoruz. Öncelikle yeni turizm stratejisi ile neler amaçlanmaktadır kısaca ona bakalım.

 

Türkiye Turizm Stratejisi 2023 nedir?

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca hazırlanan ve Yüksek Planlama Kurulu’nca 28.2.2007 tarih ve 07/4 sayılı karar ile kabul edilen “Türkiye Turizm Stratejisi (2023) ve Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı (2007-2013)” 2 Mart 2007 tarihinde 26450 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

Türkiye Turizm stratejisi diye adlandırılan çalışmada, yurdumuzda turizmin sadece kıyı turizmi değil bunun kapsamlı (strateji ve eylem planı ile beraber) bir şekilde alternatif turizm(ler)olan golf, sağlık, termal turizmi, kış sporları, doğa sporları, kongre ve fuar etkinlikleri, gemi ve yat turizmi gibi turizm alanlarına doğru çeşitlendirilmeye gidilmesini amaçlamakta ve bunu yaparken, doğal, kültürel, coğrafi yapının korunması gözetilmektedir.

 

Çeşitlemeye gidilecek turizm kaynaklarının, turizm bölgeleri veya koridorları boyunca birbirlerini bütünleyici ve entegrasyonu tam olarak ele alınması planlanmıştır. “Güçlü bir turizm güzergahı ve bölgesel varış noktası oluşturulması ile bu bölgeler içinde zayıf kalan yerleşmelerin kültür, el-sanatları, yeme-içme tesisleri ve konaklama imkanları ile güçlenmeleri de sağlanmış olacaktır”[1]

 

Türkiye Turizm Stratejisi vizyonu

 

“Sürdürülebilir turizm yaklaşımı benimsenerek istihdamın artırılmasında ve bölgesel gelişmede turizmin öncü bir sektör konumuna ulaştırılması ve Türkiye’nin 2023 yılına kadar, uluslararası pazarda turist sayısı ve turizm geliri bakımından ilk beş ülke arasında önemli bir varış noktası ve uluslararası marka haline getirilmesinin sağlanmasıdır”

 

Türkiye turizm stratejisinde mağaralar, özellikle eko-turizm ve yayla bölgeleri adı altında geçmektedir. Bu bölgelerde mağara turizmi teşvik edilecektir. Mağaralar çevresinde gerekli alt yapılar ve çevre düzenlemeleri yapılacaktır. Stratejiye göre, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları işbirliği ile mağara turizmi ve spor etkinlikleri faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için eylem planları hazırlanacaktır.

 

Eko-turizm ve yayla bölgeleri, eylem planında belirtilmiştir. Buna göre:

 

“Karadeniz Bölgesinde yer alan Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu ve Sinop illerini kapsayan bölge, Antalya’nın iç kesimlerine doğru doğusu, Torosların eteklerinde Antalya ve Mersin’in birleştiği alanlar ve GAP koridoru ile Kış Koridorunu birleştiren “GAP Eko-turizm Koridoru” biyolojik çeşitlilik açısından ve eko-turizm potansiyeli açısından Türkiye Turizm Stratejisinde öncelikle eko-turizmin geliştirileceği bölgeler olarak belirlenmiştir”[2]

 

Strateji planında yer alan can alıcı nokta, en azından bizim açımızdan, bu bölgelerdeki doğal kaynaklarımızın kullanımında, sürdürebilirlik ilkesine bağlı kalmak ve biyolojik çeşitliliği koruyarak eko-turizmin yaygınlaştırılmasını sağlamak hedeflenmektedir.

 

Bu bölgeler, Türkiye’de ki kireçtaşı oluşumu ile birebir örtüşmekte ve 15 mağaracılık üniversite kulüp ve derneğin mağaracılık yaptığı ana bölgeleri oluşturmaktadır.

 

Türkiye’de mağaralarda yapılan biyolojik çeşitlilik çalışmaları oldukça azdır. Bir doğasporcusu ve bilimcisi olarak en büyük korkumuz, yeraltındaki biyolojik çeşitliliğimiz bilinmeden, rastgele turizme açılan mağaralarda endemik birçok canlıyı tamamen kaybetme olasılığımızdır.

 

Yerel yönetimler bazında, eylem planı çercevesinde, en büyük korkumuz, yerel turizm konseylerinin, doğal kaynakların sürdürebilirlik ve biyolojik çeşitliliği gözardı ederek maddi açıdan bakarak, sivil toplum kuruluşları olan mağaracılara danışmadan mağaraları turizme açmak için planlama ve eylem yapmasıdır. Özellikle halihazırda mağaraların idari olarak sahipsiz olması (hangi kurum veya kuruluşa bağlı olduğu net değildir), işleri zorlaştırmakta ve keyfi yerel uygulamalara kolaylık sağlamaktadır.

 

Turizm stratejisinde hedeflere varabilmek için mesleki ve rehberlik eğitimlerine önemle vurgulanmaktadır. Mağaracılıkta uzmanlık alanlarında biri olarak belirtilmiş ve bunun üniversitelerde “turizm ve otelcilik yüksekokul” bölümünde ders olarak okutulması veya branşlaşması seçilmiştir. Böyle bir eğitimin nasıl olması gerektiği henüz netlik kazanmadığından, biz mağaracıların kafasında soru işaretleri belirmiştir. Mağaracılıkta, çok genel olarak, 3 tür eğitimden bahsedebiliriz. 1. Rehberlik eğitimi. Turistik bir mağaraya giren guruplara bilgi veren ve genelde girilen mağara hakkında uzmanlaşan kişi veya ekoturizm adı altında, turizm hizmeti veren bir şirkette çalışan maaşlı bir çalışan kişidir. Her iki durumda da Türkiye’de böyle bir eğitim veren kuruluş yoktur. Yurtdışındaki girdiğimiz birçok turistik mağaralarda, rehber olarak genelde yerel mağaracılık derneğinden veya kulubünden eğitim almış “mağaracı” rehberleri görürüz. 2. eğitim ise mağaracılık bir doğasporudur. Oldukça teknik bir spordur ve bir mağaraya giriş, iniş, çıkış, döşeme, kurtarma gibi birçok teknik bilgi ve eğitimi içinde barındırır ve uzun solukludur. Hem Türkiye’de hem de dünya’nın diğer ülkelerinde, böyle bir eğitimi ya yerel bazda “mağaracılık dernekleri” ya da ulusal bazda mağaracılık federasyon veya birlikleri vermektedir. 3. eğitim ise mağaracılık aynı zamanda birçok bilimdalına hizmet veren bir ortamdır. Arkeoloji, jeoloji, klimatoloji, jeomorfoloji, psikoloji, biyoloji ve fizik gibi benzeri birçok bilimdalını içinde barındırır. Bütün bu bilimdallarını bir kenara bırakıp sadece mağara’nın ölçümü ve haritalandırılması bile başlı başına bir uzmanlıktır. Haritacılık hariç ki o da yine ilgili dernekler veya federasyonlar aracılığı ile eğitimi verilmektedir, diğer bilim dalları zaten üniversitelerimizde vardır.

 

Sonuç:

 

Türkiye’nin turizmini 12 aya yaymak ve iddalı hedefleri tutturabilmek için öngörülen strateji ve eylem planı, kağıt üstünde oldukça iyidir. Burada biz mağaracıları tedirgin eden, maalesef, bunların kağıt üstünde yazılanlar ışığında birebir gerçekleşmeyecek olmasıdır. Özellikle bir doğal kaynak ve zenginliğimiz olan mağaraların, “sürdürebilirlik” ve “biyoçeşitlilik” kavramları ile bağdaşık turizme açılacağına inanmak istiyoruz. Bugüne kadar gelen pratik ve turizme açılan mağaraların acınacak koşulları bu inancı zorlamaktadır. Çok önemli olan eğitimli personelin bu hedefleri tutturulması için plan ve eyleme eklenmesi takdire şayandır. Bu eğitim sürecinin, en azından mağaracılık eğitimleri için, dünya’da ki örneklerin tersine bir organizasyon ve sistematik içinde olmamalıdır.

 

Öneriler:

 

  1. Türkiye’de mağaraların devlet nezdinde tek bir kurum tarafından sahiplenmesi lazımdir bu da, bizce çevre bakanlığı olmalıdır.
  2. Türkiye Turizm Stratejisi ve Eylem planında yer alan ulusal ve yerel turizm konseylerinde, Türkiye Mağaracılar Birliği veya mağaracılık dernekleri, mağaraların turizme açılması konusunda bilgi, destek ve öneri almak için mutlaka eylem planına dahil edilmelidir.
  3. Mağaralar, yerel yönetimlerin keyfine bırakılarak değil, illa ki turizme açılacaksa, belli bir sistematik ve projelendirme içinde ele alınmalıdır. Buradaki projelendirmeden kastımız, turizme açılacak mağara’nın “sürdürülebilir” ve “biyoçeşitlilik” kavramları ile tutarlı olarak, biyolojik, klimatolojik, jeolojik araştırma ve tetkikler açılmaya uygun rapor verirse, o zaman mağaranın mimari ve elektrifikasyon projeleri ele alınmalıdır.
  4. Eko turizm bölgesi olarak seçilen bölgelerin hemen hemen tamamı kireçtaşıdır. Muazzam bir görsel kirlilik ve biyocanlılığı geri dönülemez şekilde götüren taş ocaklarının bu bölgelerden kaydırılması veya kapatılması lazımdır.
  5. Halihazırda turizme açılmış mağaraların acilen sahipleri tarafından, Türkiye Mağaracılar Birliği’nin oluşturacağı bir komisyonun tavsiyeleri ile rehabilitasyonu yapılmalıdır.
  6. Maden Tetkik ve Arama (MTA) mağaracılık bölümü ekibine acil olarak, maaşlı biyolog ve klimatolojist atanmalıdır.
  7. STK’ların geliştirilmesine parallel olarak, mağaracılık derneklerinin açılması ve örgütlenmesi teşvik edilmelidir.
  8. Uzman mağaracılık eğitimleri için, Milli Eğitim bakanlığı tarafından Türkiye Mağaracılar Birliği veya mağaracılık dernekleri eğitim sertifikası verebilmek için akredite edilmelidir. Böylelikle hem uzman turistik rehber hem de doğasporları olarak mağaracılığı öğrenmek isteyenler, bütün dünya’da olduğu gibi birlikler veya dernekler aracılığı ile eğitimlerini alabilirler. Bununla birlikte, mağaraların çok olduğu bölgelerdeki üniversitelerimizde “mağaracılık” ile ilintili bilimdalları kürsüleri eklenebilir.
  9. Üniversitelerimizin biyoloji bölümlerinden mezun olacak öğrencileri, mağaralarda ki biyolojik canlılığı araştırma ve bitirme ödevlerini teşvik ederek, bu alandaki araştırma eksikliğini kısmende olsa giderilebilinir.

 

Ender Usuloğlu

Anadolu Speleoloji Grubu üyesi



[1] Türkiye Turizm Stratejisi 2023 belgesi, giriş yönetici özeti sayfa 1.

[2] Türkiye Turizm Stratejisi 2023

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARANLIĞI FOTOĞRAFLAMAK (YERALTI VE IŞIKLI FOTOĞRAF ÇEKMENİN TARİHÇESİ) Chris Howes

EL ALEM NASIL YAPIYOR, NE YAPIYOR?

ASPEG`IN 10. YILI