MAĞARACILIK DERNEKLERİNDE KURUMSALLAŞMA
Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyerek başlayayım. Kurumsallaşma, paranın yani sermayenin ortaklar için azami artırılması, sermaye/para akışının kontrol edilmesinden (yani birilerinin gayri yollardan el koymaması, çalmaması) başka bir hizmete yaramaz.
Yıllardır yabancı şirketlerde çalıştıktan sonra gördüğüm budur. Mesela, herkesin bir görev tanımı vardır, çalışanlar arasında performans geri bildirim vardır, İSO belgeleri vardır, 6 sigma pratikleri vardır, kalite kontrol ve güvence pratikleri vardır, belli endüstrilerde en iyi kıyaslamalar vardır mesela: Fabrikalarda, normal bakım, yatırım toplamının %3'nü geçmemelidir. Bunların hepsi, insanların verimli çalışması dolayısıyla maliyetlerin azaltılması ve nihayet, gerçekleşen karın fazlalaştırılması içindir. Kurumsallaşma, sermayedarın, rekabetçi kalmasını ve büyüyen/büyük şirketlerindeki paranın kontrolünü kolaylaştırır. Genelde küçük şirketlerde kurumsallaşmaya çok önem verilmez zaten patron işin başındadır, parayı kontrol eder ve karını artırmak için kendisi de bir fiil uğraşır.
Kurumsallaşma kelimesinin anlamı şirketler haricindeki VAKIF, DERNEK gibi sosyal kuruluşlarda çeşitlenir. Burada herkes bir fikir üretir çünkü ortalıkta para olmayınca veya az olunca, anlamı herkese göre değişir. Bu iktisadi işletmeleri olan, para döngüsünün çok olduğu büyük dernek ve vakıflar için çok geçerli değildir çünkü ortada kar yapmak amacı olmamakla beraber yine de kurumsallaşmada, devletçe kanunlarla belirlenen yetkili organlar (yönetim kurulu, genel kurul, denetleme kurulu v.b.) haricinde, paranın doğru harcanması (gene sermayedar, ortaklar) veya kontrolü önem kazanır ve hala birinci plandadır.
Ufak ve parasal anlamda kendi halinde kavrulan derneklerde ise zaten kurumsal bir yapıda çalışabilmesi için devlet tarafından kanunla düzenlenmiş yetkili organları, görev tanımları, neyi nasıl yapacakları, az olan paranın kontrolünü nasıl yapacağı zaten düzenlenmiştir. Buna da dernek tüzüğü deniyor. Dernek amacı ve üyelik koşulları kurucu üyeler (ortaklar, sermayedar) belirlendikten sonra dernek organlarının ne olacağı nasıl işleyeceği kanunen belirlenmiştir ve tüzükler derneklerin amacı ne olursa olsun birçok derneğin kurumsal işlemesi için yeterli düzenlemedir.
Bir diğer kurumsallaşmadan anladığımız ise, dernek hafızasının kaybolmamasıdır. Dernekler yıllar içinde yaptığı işleri, ürettikleri projeleri ve amacına uygun olarak ortaya koyduğu ürünlerin (kitap, rapor, görseller v.b.) belli bir yerde toplanmasıdır. Genelde de bir dernek veya kulüp çok kurumsaldır deyince aslında aklımıza gelen uzun yıllar faaliyet gösterdiği ve bu faaliyetlerin sonucunun bir şekilde matbu ya da bilgisayar ortamında saklı olmasıdır. Bu depolama faaliyeti geriye doğru giderek amaç doğrultusunda oluşturulan politikalara, ürünlere bakmak, tekrar kullanmak ve geleceğe bir referans olma niteliğinde olup gelecek politikaları, projeleri ve işleri belirlemek için referans olarak kullanılan bir depodur.
Yine yukarıdaki ile ilintili olarak, kurumsallaşmadan anladığımız, bir derneğin uzun yıllar faaliyet göstermesidir. Uzun yıllar faaliyet gösteren dernekler: uzaktan algı, dernek üyelerinin bir şekilde çalışıp, maddi manevi destek verip, derneğin imajına kurumsallaşma algısının oturmasıdır. Bugün, herhangi bir mağaracıya sorsanız, BÜMAK (hem de üniversite kulübü) kurumsal mıdır diye? Otomatikman aklına kuruluş yılı veya çok eski bir kulüp olması gelecektir (1973) ve sonra son zamanlardaki faaliyetleri gelecektir ve %90 "evet" kurumsaldır diyecektir. Uzun yıllar faaliyet göstermesi, derneklerin ve kurumun "bir şeyleri" düzene oturtma kabiliyetidir ve böyle görülmektedir.
Bir diğer kurumsallaşmadan anladığımız, dernek faaliyetlerinde çok amaçlılık ve bazen tüzüklerde yer almayan ama dernek üyelerinin derneğin amacına uygun bir şekilde davranışlarda bulunmasını sağlamak için çıkartılan ek yönergeler veya yönetmeliklerdir. Bu daha çok, kalabalık ve birden fazla şubesi olan dernekler için geçerli bir uygulamadır. Her ne kadar tüzükler, amaç ve genel bir takım kurulları belirlemişse de, yönetmelikler, kalabalık derneklerde tüzükte olmayan görev dağılımlarının net olmasına, dernek vizyon ve misyonuna göre üyelerin hareketlerini düzenlemesine ve ekip ruhunun kaybolmamasına hizmet eder. Kalabalık derneklerde herkesten çok fazla fikrin, gönüllülüğün, aynı amaç için farklı davranmanın, bireyselliğin, çok değişik kişisel doyumların/beklentilerin açacağı kakafoniye meydan vermemek için ek yönergeler uygulamaya konur.
Mağaracılık, içinde riskleri, tehlikeleri, bilimselliği ve en önemlisi KEŞFİ barındıran ve ekiple yapılan bir doğa sporu/bilimidir. Mağaracılıkta ki en büyük sürücü etken "keşif"tir. Yeni bir mağaranın keşfi, ülkenin veya belki de dünyanın en büyük, en derin, en uzun, ulaşılmamış en bakir yerleri, bulunmamış endemik türlerin içinde barındığı ortamların keşfidir bu keşif. Dünya tarihindeki KEŞİF'lere baktığımızda her zaman riskli ortamlar, kaza veya ölüm görürüz ama en önemlisi bu keşiflerin hemen hemen aklıma gelen hepsi, bir ekipçe veya arkasında büyük bir ekibin desteğini almış keşiflerdir. Dolayısıyla, mağaracılık, ekiple yapılan, ekibin birbirine uyum sağladığı, görevlerin dağıtıldığı ve herkesçe bilinen, birbirine güven duyulan bir faaliyettir.
Mağaracılık yapanlar, yerin altında keşif yapan insanlar hayatlarını riske attıkları içindir ki, beraberce keşif yaptıkları insanlara güven duymaları lazımdır. Dolayısıyla hem yer üstünde hem yer altında, arkadaştan öte bir kavramla birbirlerine bağlı olmaları tezi kuvvetli bir tezdir. Günün sonunda, keşif yaparken başına bir şey geldiğinde ki bu son derece olasılığı yüksek bir ihtimaldir, yanındaki insana bir şekilde hayatını teslim ediyorsun ve o da sana teslim etmektedir. Arkadaşlığın ötesinde bir güven duymak, mağaracılığı diğer doğa sporlarından ayıran bir yöndür.
Türkiye'deki mağaracılık derneklerine bakarsak, ortalama üye sayısı 30'u geçmez. Dolayısıyla, üye sayısı bakımından çok ufak gruplardır. Ayrıca bu derneklerin faaliyetlerine baktığımızda sadece ve sadece mağaracılık ile faaliyetleri kısıtlıdır. Yani çok üyeli bir dernekte çeşitli amaçlar olduğunda herkesin başka yöne çekecek gibi değişik amaçlarda yoktur. Tek amaç var: Mağaraları keşfetmek. Tüzükte olmayıp da, yönetmeliklerle netleştirmeye çalışılan diğer rollere baktığımızda örneğin: Halkla İlişkiler, Yayın, v.b. kurullar, özünde çalışmamaktadır. Bugün en faal mağaracılık derneklerine baksanız bile, bu var edilen kurulların çalışmadığını görürüz. Eğitim kurulu hariç, bizim dernekte de durum budur,
İşin özü, mağaracılık derneklerindeki kurumsallaşmaktan benim anladığım aşağıdaki gibidir.
1. Ortada büyük iktisadi işletmelere sahip olan mağaracılık derneği olmadığı için bu derneklerde kurumsallaşmaya itecek büyüklükte bir para akışı ve bunun kontrolüne gerek yoktur.
2. Çok fazla üyeleri de yoktur ve çok amaçlı da değildir. Örneğin MAD derneği Mağara Araştırma Derneğidir, Doğa sporları derneği değildir. Tek amaç vardır ve üye sayısı da, aktif mağaracılık yapan yapmayan toplamı 30-40 üyeyi geçmemektedir. Dolayısıyla, genel klasik tüzüklerde belirlenen kurullar yeterlidir.
3. Bu derneklerin, belli bir hafızası olmalıdır. Kurumsallaşmadan kısmen anladığım budur. Dolayısıyla, ürettikleri raporlar, faaliyet sonuçları, haritalar, videolar, yazışmalar v.b. tüm ürünler ve iletişim hafızası mutlaka bir yerde toplanmalıdır.
4. Bu derneklerde üyeler birbirine arkadaşlığın ötesinde güven duyacak şekilde dost olmalıdır, başka türlü ciddi keşifler yapamazlar. Bununla birlikte, gelen yeni üyeleri ise, sıkı bir "dernek etik kodu" eğitiminden geçirmeleri, yeni üyeleri kolayca adapte edebilmeleri için elzemdir.
5. Dostluğun olduğu ve birbirine güvenin olduğu yerde gereksiz fazla bürokrasi, zaten üyesi az olan (hele birde hepsi aktif mağaracılık yapmıyorsa) bir dernekte, insanların gönüllü olarak, cebinden para vererek ve vaktinden zaman ayırarak yaptığı bu doğa sporundan çok çabuk bir şekilde soğutacaktır. Üyelerin birbirleriyle olan beşeri ilişkileri, dostluğa ve güvene dayalı olduğu için, derneği idare etme de yetmelidir.
6. Mağaracılık, teknik aletleri kullanmayı ve riski içinde barındıran hem bir doğa sporu hem de bir bilim dalı olduğu için, bir kaza anında kanunlardan doğan sorumluluğu kısmen atlatmanın yolu, EĞİTİM'den geçmektedir. Mağaracılık derneklerinde, kurumsallaşma da ki en büyük adımlardan biri üyelere verilecek eğitimin kalitesi ve standardının çok ama çok yüksek olmasıdır. Bu eğitimlerle en azından riskin büyük bir kısmı bertaraf edilsin.
Bu maddeler, şu an ki halleriyle, mağaracılık derneklerinin kurumsallaşmasında etkin rol oynamaktadır, oynamalıdır. Bu maddeler, yeter koşuldur.
Bu koşullardan bir tanesi değişirse örneğin: bir "cafe" açıp, işletmek ve kazancının derneğe kalması gibi para akışını artıracak haller, şartları değiştirir, o zaman daha detaylı bir takım yazılı çizili uygun yönetmelikler çıkartılabilir.
Mağaracılık yapanlar, yerin altında keşif yapan insanlar hayatlarını riske attıkları içindir ki, beraberce keşif yaptıkları insanlara güven duymaları lazımdır. Dolayısıyla hem yer üstünde hem yer altında, arkadaştan öte bir kavramla birbirlerine bağlı olmaları tezi kuvvetli bir tezdir. Günün sonunda, keşif yaparken başına bir şey geldiğinde ki bu son derece olasılığı yüksek bir ihtimaldir, yanındaki insana bir şekilde hayatını teslim ediyorsun ve o da sana teslim etmektedir. Arkadaşlığın ötesinde bir güven duymak, mağaracılığı diğer doğa sporlarından ayıran bir yöndür.
Türkiye'deki mağaracılık derneklerine bakarsak, ortalama üye sayısı 30'u geçmez. Dolayısıyla, üye sayısı bakımından çok ufak gruplardır. Ayrıca bu derneklerin faaliyetlerine baktığımızda sadece ve sadece mağaracılık ile faaliyetleri kısıtlıdır. Yani çok üyeli bir dernekte çeşitli amaçlar olduğunda herkesin başka yöne çekecek gibi değişik amaçlarda yoktur. Tek amaç var: Mağaraları keşfetmek. Tüzükte olmayıp da, yönetmeliklerle netleştirmeye çalışılan diğer rollere baktığımızda örneğin: Halkla İlişkiler, Yayın, v.b. kurullar, özünde çalışmamaktadır. Bugün en faal mağaracılık derneklerine baksanız bile, bu var edilen kurulların çalışmadığını görürüz. Eğitim kurulu hariç, bizim dernekte de durum budur,
İşin özü, mağaracılık derneklerindeki kurumsallaşmaktan benim anladığım aşağıdaki gibidir.
1. Ortada büyük iktisadi işletmelere sahip olan mağaracılık derneği olmadığı için bu derneklerde kurumsallaşmaya itecek büyüklükte bir para akışı ve bunun kontrolüne gerek yoktur.
2. Çok fazla üyeleri de yoktur ve çok amaçlı da değildir. Örneğin MAD derneği Mağara Araştırma Derneğidir, Doğa sporları derneği değildir. Tek amaç vardır ve üye sayısı da, aktif mağaracılık yapan yapmayan toplamı 30-40 üyeyi geçmemektedir. Dolayısıyla, genel klasik tüzüklerde belirlenen kurullar yeterlidir.
3. Bu derneklerin, belli bir hafızası olmalıdır. Kurumsallaşmadan kısmen anladığım budur. Dolayısıyla, ürettikleri raporlar, faaliyet sonuçları, haritalar, videolar, yazışmalar v.b. tüm ürünler ve iletişim hafızası mutlaka bir yerde toplanmalıdır.
4. Bu derneklerde üyeler birbirine arkadaşlığın ötesinde güven duyacak şekilde dost olmalıdır, başka türlü ciddi keşifler yapamazlar. Bununla birlikte, gelen yeni üyeleri ise, sıkı bir "dernek etik kodu" eğitiminden geçirmeleri, yeni üyeleri kolayca adapte edebilmeleri için elzemdir.
5. Dostluğun olduğu ve birbirine güvenin olduğu yerde gereksiz fazla bürokrasi, zaten üyesi az olan (hele birde hepsi aktif mağaracılık yapmıyorsa) bir dernekte, insanların gönüllü olarak, cebinden para vererek ve vaktinden zaman ayırarak yaptığı bu doğa sporundan çok çabuk bir şekilde soğutacaktır. Üyelerin birbirleriyle olan beşeri ilişkileri, dostluğa ve güvene dayalı olduğu için, derneği idare etme de yetmelidir.
6. Mağaracılık, teknik aletleri kullanmayı ve riski içinde barındıran hem bir doğa sporu hem de bir bilim dalı olduğu için, bir kaza anında kanunlardan doğan sorumluluğu kısmen atlatmanın yolu, EĞİTİM'den geçmektedir. Mağaracılık derneklerinde, kurumsallaşma da ki en büyük adımlardan biri üyelere verilecek eğitimin kalitesi ve standardının çok ama çok yüksek olmasıdır. Bu eğitimlerle en azından riskin büyük bir kısmı bertaraf edilsin.
Bu maddeler, şu an ki halleriyle, mağaracılık derneklerinin kurumsallaşmasında etkin rol oynamaktadır, oynamalıdır. Bu maddeler, yeter koşuldur.
Bu koşullardan bir tanesi değişirse örneğin: bir "cafe" açıp, işletmek ve kazancının derneğe kalması gibi para akışını artıracak haller, şartları değiştirir, o zaman daha detaylı bir takım yazılı çizili uygun yönetmelikler çıkartılabilir.
Güzel analiz.
YanıtlaSiltskler
YanıtlaSil