EL ALEM NASIL YAPIYOR, NE YAPIYOR?

Mayıs 2017 tarihinde yeşil kart çıktığını haberini aldıktan sonra ekim 2017 gibi Amerika maceramız başladı. Nerede yaşayacağımıza karar verip yerleşik düzene geçtikten sonra, tabii ki doğal olarak rahat duramadım. Burada da, yani seçtiğimiz şehir Boston'da, mağaracıları bulmam lazımdı ve şansıma NSS'e (Amerika Mağaracılık Federasyonu) bağlı en eski gruplarından Boston Grotto ile tanıştım. İlk toplantılarına katıldığımda itiraf etmem lazım, acayip sıkılmıştım, hoş hala sıkılıyorum ama toplantı düzenleri bu şekilde ve bunu düzeltmek için yapabileceğim çok bir şey yok maalesef. Yavaş yavaş mağaralara gidip geldikçe ve Morca'ya onlardan katılım oldukça arkadaşlığımız derinleşti, muhabbetimiz arttı, muhabbetlerden de bayağı bilgi edinmeye başladım. Tabii bu arada gene rahat duramadığım için NSS'e ve CFR (Cave Foundation Research), devlet (eyalet değil) yani federatif topraklar üzerinde bulunan mağaraları araştırmak için izne sahip tek derneğe de üye olarak, yavaş yavaş sistemi ve kültürü anlamaya çalışıyorum.

Burada sistemden ziyade, mağaracıların kendi grup, derneklerindeki işleyişe nasıl baktıklarını, kimin nerede nasıl görev aldığını, kim ne kadar çaba harcıyor, biraz onları gözlemleyip, uyarlanabilir olanları Türkiye'deki mağaracılarla paylaşmak istiyorum.

Boston, Amerika'nın kuzeydoğusunda karstik alanlara uzak bir bölgede olduğu için aslında 1950'lerden beridir New York, Vermont, New Hampshire ve New Jersey v.b. kuzeydoğu'da bulunan eyaletlerindeki aynı mağaralara devamlı girerek nasıl varlığını sürdürmüş ilk başta anlamamıştım. İkinci toplantıda, bu arada her ayın ilk çarşambası toplantıları var, M.I.T.'ye ait binalardan birinde, 15-20 yıldır başkanlık yapan "eski" mağaracı üye yerini başka birisine bıraktı. Eski başkan yaklaşık 15 yılın üzerinde başkanlık yapmış, bu arada herhalde 1960'lardan beridir üyedir diye tahmin ediyorum çünkü geçmişte de başkanlık yapmış ve nihayet yerini birisine bıraktı. Bu arada başkanlığı o zamana kadar başka bir aday olmadığı için kerhen devam ettirdiği izlenimini başkanlığa aday olan yeni arkadaşa sevinerek bıraktını anladım. İlk gözlemlediğim bizden farklılıkları, ortalama yaş bayağı yukarıdaydı. Sayman, yaklaşık 50-55 yaş arasında, kütüphaneci 65 yaş civarında, eski başkan gene 65 yaş civarında, geriden gelen gazeteyi çıkarmaya çalışanda yaklaşık 65 yaş civarında. 60 yaş ve üstündekilerin çoğu artık mağaraya gitmiyorlar ama adamlar her ayın ilk çarşambası mutlaka orada oluyor ve mutlaka bir şeyler üstlenip, sorumluluk alıp, gruba katkıda bulunuyorlar. Zamanında bayağı aktiflermiş, mesela eski başkanımız, Huahutla mağaralar sistemini araştıran ekipte yer almış, mağara dalgıçlığı yapmış birisi ama mağarada gözünün önünde, yatay mağarada, koca bir kaya bloğu durup dururken yerinden oynayıp arkadaşını ezip öldürünce, sadece iki üç yıl mağaracılıktan uzak kalmış ama sonra tekrar geri gelmiş. Diğer kadim üyeler de birçoğu kendilerince mağaracılıkta güzel işler başarmış insanlar. Bu bağlılığın ve pozitif katkıda bulunmanın da negatif tarafları da var. En önemli sorun yeniliğe açık değiller ve aktif mağaracı olmasalar bile, maalesef bazı yenilikleri durdurma potansiyeline sahipler.

Kısacası, insanlarda aidiyet duygusu çok yüksek ve emekliliğine yaklaşmış insanlar mağaracılığı hobi olarak yaptıkları için ve Amerikan kültüründeki yalnızlığı bertaraf ettiği, olan çevrelerini kaybetmemek için gruba dört elle sarılıyorlar. En son NRO (Northeastern Regional Organization) toplaşmasında, ki bu bizim Balkan Mağaracılar Kampı gibi her bahar ve sonbahar'da yapılan bir hafta sonu etkinliği, Boston Grotto tarafından organize edildi ve eski başkan bir ekip kurarak gayet güzel bir organizasyona imza attı. Adamla yan yana elma doğradık, elma turtasına benzer bir şeyler yaptık, marul yıkadık kestik, adam üşenmeden tüm çöpleri gitti attı ve diğer üyeler kısacası herkes bir şeyler yaptı ve yapmayanlara da hiçbir şekilde ne serzenişte bulunuldu, ne de "ben çok çalıştım biraz da o yapsın, bu yapsın lafları" nı kimsenin ağzından duymadım. Yorulan, 5-10 dk soluklandıktan sonra hop tekrar işe koyuldu.

Öncelikle "Eskilerin" aidiyet duyguları bizden fazla. Bu aidatın düşük olmasıyla da alakalı değil. Genelde ASPEG'de en azından gözlemlediğim, mağaracılığı kısa süreliğine de bıraksa, aidat ödememe güdüsü var, nasılsa aktif olduğumda girer tekrar öderim diyorlar ama ben şimdiye kadar bu şekilde konuşup geri gelen eski üye görmedim. Aidatın düşük olması bu insanları burada tutmuyor, 50 dolarda yapsalar, tek itiraz edecekleri şey zaten kasada binlerle ifade edilen birikmiş paraları var, paramız var, niye yükseltiyoruz olur? Buradaki aidiyet duygusu ile beraber mağaracılık çevresini kaybetmemek ve bir şeylerin ucundan tutup, tecrübelerini gençlere aktarmak (kısmen), katkıda bulunmak insanları gruba bağlayan gibi faktörler öne çıkıyor.

Bizde insanlar, tabii ki normal yaşamlarındaki sebeplerinden dolayı zaman zaman mağaracılıktan uzaklaşsa bile tekrardan geri dönmeden, tamamen kopup gidiyor. Vakit ayıramıyorum bari aidat vermeyeyim derdine giriyorlar.  Aslında düşünürsek ortalama aidat maliyeti, yıllık kazanca vurdunuz mu hiçbir şey değil, kimse ya mağaraya giremiyorum ama derneği desteklemeye devam edeyim, çorbada benimde tuzum olsun, müsait olduğumda geri gelirim diye düşünmüyor bile. Bırakın mağaraya girmeyi, dernekte sorumluluk almalarını (sosyal toplantılara katılımdan bahsediyorum, kendi fikirlerini empoze ettirmekten bahsetmiyorum) beklemek filan hayal tamamen.

Türkiye'de hep mağaracı sayısı artmıyor diyoruz aslında birazda tersten bakarsak bu da, yaşını almış ama bir şekilde mağaracılığa devam edenlerin gitmesi de, sayının artmamasında bir faktör. Bir durup düşündüğümüzde kaç tane eski mağaracı, bıraktım 60 yaş ve üzerini, 45 yaş ve üzeri olup ta, yine bıraktım dikey mağarayı falan, gençleri alıp yatay mağaraya giden veya hafta sonunu mağaraya girerek geçiren kaç kişi vardır? bilemiyorum ama tüm Türkiye'de 30 kişiyi aşarsa ne mutlu. Birde bırakanları düşünürsek ve onların devam edip, zamanı elverdiğince, derneklere maddi ve manevi destek sağlamaya devam ettiklerini düşünsek, pozitif katkının daha çok olduğunu umarak, eminim birçok konuda daha ileride olabilirdik. Maalesef bizde aidiyet duygusu çok gelişmemiş gibi geliyor bana. Bu da biraz sivil toplum olmayla alakalı bir konu, sivil toplum kültürünün olmadığı veya emeklediği yerde, aidiyet duygusunu aşılamak çok zor.

Atalarımız ne güzel söylemiş "Damlaya damlaya göl olur". Atalarımız söylemiş ama sivil toplum mantığını çok iyi kullanan Amerika bizim atasözümüzü hakkıyla yerine getiriyor. Mayıs'ın ilk çarşamba toplantısından önce, gruba e posta atıldı: 'geleneksel! açık artırmamız yapılacaktır, gruba bağış yapılması için artık kullanmadığınız insanların işine yarayacağını düşündüğünüz eşyaları lütfen getiriniz, gruba desteğiniz olsun'. Bizde her şeyi baştan aldığımız için eskiyen bir şey olmadığından, oğlanın kullanmadığı bir iki eşya vardı onlarla katıldık. Dedim ya olay "damlaya damlaya göl yapmak", herkes açık artırma zamanı geldiğinde, açık artırmaya katılarak eşya satın aldı ve tabii ki bizde aldık, o akşam Boston Grotto 800 dolara yakın para kazandı. Hiç fena rakam değil.

Amerika mağaracılık federasyonuna bağlı bölgesel oluşumlar var, NRO'da bunlardan bir tanesi.  Yılda iki defa New York, New Hampshire, Massachusetts, Connecticut, Vermont kısacası kuzeydoğu bölgesinde var olan tüm dernek/grupların katıldığı mağara kampı yapılıyor. Bu yıl bahar ayında yapılan kampın organizasyonunu bizim grup gerçekleştirdi. Gelen yaklaşık 100 kişi vardı ve mağaralara arabalarla en az bir iki saat gidilerek varılan bir kamp yeri seçildi. Yemek akşamını yine Boston Grotto üstlendi, kahvaltıyı başka bir grup üstlendi. Grubumuz kayıt alırken, yıllar evvel çevredeki mağaraları anlatan bayağı kapsamlı, jeoloji bilgisi dahil olmak üzere, bir kitapçığın renkli güzel bir fotokopisini tekrardan basıp, isteyen mağaracılara sattılar. Yemeği organize etmek için bir kişi üzerine sorumluluğu aldı ve o kadar ciddiye aldı ki 3 gün öncesinden herkesi evine davet edip, kamptaki akşam yemeğinin aynısını yapıp bizlere yedirdi, olmuş mu diye? Yemek için verilen para içinde gruba gidecek para da vardı. Çadır atma içinde para belirlendi orada da belli bir marj vardı az da olsa. T-şörtler basıldı ve satıldı. Tabii bunları düzgün hesap etmek için, websitesinden ön kayıtla ve çok kolay ödeme sistemiyle kafa sayısına göre yapıldı tüm bunlar. Yaklaşık 60 kişi ön kayıt yaptırdı gerisi oraya geldiğinde ödedi. Geçmiş yılların organizasyon birikimiyle, eski tecrübelilerin tavsiyesine ek olarak yemek yapıldı ve t-şörtler basıldı. Günün sonunda ayın başında yapılan açık artırmaya yakın para kazanıldı.

Bize çok yabancı olan bir kavram var Amerika'da, özel şahsa ait arazilerin içinde, ki özel araziler devlet arazilerinden çok ama çok daha fazladır, mağaraları satın alıp korumak için dernekler ve vakıflar kurulmuştur. Özel arazi sahipleri kendi arazisi içinde mağaraya giren mağaracılar kaza yaparsa veya ölümlü bir kaza olursa, kendileri hukuken sorumlu olmamak için ya mağarayı kapatıyorlar etkinliklere ya da arazisinde mağaranın ağız kısmına denk gelen araziyi bu derneklere/vakıflara satıyor. Bu derneklerde üşenmeden, ki başlarında çoğu zaman yaşını başını almış eski mağaracılar oluyor, para ve kaynak yaratıp, bu arazileri satın alıyor. NCC (Northeastern Cave Conservation) de bir mağara alımına lazım olan 2500 dolar için, önden herkese bağışlık eşya getirmelerini rica etmiş, getirilenlerle yaklaşık 1000 dolara yakın para yaratılmıştı. Hatta bir kişi NRO yönetim kurulu seçimlerinde, NCC'ye verilmek üzere, toplantıyı idare eden başkana ufak bir kaplan oyuncakla yönetmesine (şaka espri olsun diye) 100 dolar bağışladı. Burada önemle altını çizmeye çalıştığım nokta herkes kendi kararınca ve maddi gücüyle, iyi bir amaç uğruna bağış yapma alışkanlığına sahip olması. Tabii Amerika'da bu alışkanlığı sağlayan en önemli nedenlerden biri de ister şirket olsun ister gelir vergisi ödeyen kişi olsun belli bir meblağ bağışı vergiden düşebiliyorlar.

Bizde de vergiden düşemesek bile insanlarımıza (mağaracılara) iyi bir amaç uğruna bağış verme alışkanlığını yerleştirmemiz lazım. Aslında çoğunluğu müslüman olan ülkemizde, islam öğretilerinde bağış yapmak, yardımsever olmak işlenen konulardan biridir ama nedense bence pek kültürümüzde YAYGIN olarak yerleşmemiştir.  Örnek olarak bağış yapmak isteyenlerden her ay TMF için kredi kartlarından otomatik  5 veya 7 TL kesilse, bu kimsenin cebini zorlamaz. Burada TMF'nin sadece derneklerden oluşması bu durumu bir parça engellemektedir çünkü biri bağış yapacaksa, maddi manevi TMF ye değil kendi derneğine öncelik veriyor genelde, kısmende federasyon olarak çok yol kat edebilecekken edemememizin sebeplerinden biride finansmanın hala sorun olmasıdır diye düşünüyorum.

Amerika'daki federasyona sadece kişiler üye olabiliyor, dernekler gruplar NSS'e bağlanabiliyor (hukuki anlamda nasıl oluyor henüz bilgim yok ama öğreneceğim) ama sadece kişilerin oy hakkı var, dernekler veya gruplar oy veremiyor. Dolayısıyla, kişiler hem kendi gruplarına hem de onları kurallarla çekip çeviren daha büyük organizasyona üye olabildikleri için kanımca maddi manevi destekler paylaşılabiliyor. Kısacası doğrudan mağaracılar hem ülke hem de dernek bazındaki kurallara bir şekilde müdahil olup seçtikleri yöneticilerle, mağaracılık politikasına da yön verebiliyorlar.


Kısacası, kaynak yaratmak için ister federasyona ister kendi derneklerimize ilham alabileceğimiz birkaç yol var, denemekte fayda var derim.

Ayrıca 'eski' veya ' tecrübeli' mağaracıların bu uğraşı bırakmaması, mağaracılıkta statükoya yenilmeden ve statükonun kalıcı olmasını zorlamadan, pozitif olarak desteklemelerini salık vermek isterim.




































Yorumlar

  1. ender bey merhaba sabah gazetesinden ümit erkan demircan ben. görüşebilir miyiz 0541 441 11 41

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARANLIĞI FOTOĞRAFLAMAK (YERALTI VE IŞIKLI FOTOĞRAF ÇEKMENİN TARİHÇESİ) Chris Howes

ASPEG`IN 10. YILI