SEYDİŞEHİR-BOYNUZCU
MAĞARASI
Bir ihbar-Bir Koruma
Önerisi
Ender Usuloğlu
Kasım 2012 tarihinde Orman
ve Su Bakanlığı Milli Parklar Müdürlüğü Mağara Koruma
Biriminden Selim Erdoğan'ın telefonla ihbar etmesiyle bir anda
kendimizi Aralık ayının soğuk ama bir o kadar da güzel bir
gezisinde bulduk kendimizi. Eski BÜMAK'lı arkadaşımız Bülent
Genç'in de "vaktim var bende gelirim" demesiyle, Antalya
havalimanına inmemiz ve Bülent'in arabasıyla Seydişehir Taraşçı
ilçesine doğru yola koyulmamız çok uzun sürmedi.
Taraşçı belediye başkanı
Yasin Şahin bey sağolsun klasik misafirperverliğimizi gösterdi ve
çadır ya da kamp atmak durumunda kalmadık. Kendilerine buradan çok
teşekkür ederiz.
Boynuzcu mağarası, adını
mevkiisinden almaktadır. Taraşcı'nın güneyine düşen dağların
üstünde olan mağaraya iki tane avcı-rehberle gittik. Yerlerde kar
olmasına rağmen yağmıyordu ama hava oldukça soğuktu. Çöküntü
bir inişle, yaklaşık 7-8 m'lik, başlayan mağara iki ana kola
ayrılıp devam etmektedir. İnişe göre sağdan devam eden kolda
Kocainmağarasından sonra gördüğüm en büyük sütun
oluşumlarına sahiptir. Yer yer 12 m'ye kadar ulaşmaktadır. Zemin
traverten ve eski kuru kurnalarla kaplıdır. Diğer kol ise daha çok
tavandan düşen birçok irili ufaklı kayalarla zemini kaplıdır.
Belli bir süre ölçüm,
video ve fotoğraf kayıdı aldıktan sonra sabahın bir vakti (hala
karanlık) titreye titreye mağaradan çıktık. Yavaş yavaş kar
yağıyordu. Neyse çok debelenmeden izimizi bulduk ve dönüş
yoluna geçtik. Arabalara yaklaşık 800 m yaklaşmıştık ki,
inanılmaz hızda esen rüzgar, bizi neredeyse devirecekti. Bir hayli
soğuk bir ortamdan olabildiğince hızlı bir şekilde otelimize
ricat ettik. Ertesi sabah, kas ağrılarıyla beraber uyanıp,
Taraşçı'nın yolunu tuttuk bir kere daha. Yasin bey, bir iki ihbar
daha verdi ve bu sefer kendisi de bize katıldı. Dünden kalan
rüzgar hız kesmemişti ve biz Taraşçı'yı gören bir dağın
tepesine doğru ağır ağır tırmanmaya başlamıştık. Nihayet
tepeye yakın bir yere geldiğimizde, başkanımız fellik fellik
mağaranın ağzını aramaya koyuldu; bir iniyor bir çıkıyor ama
mağara ağzını kardan göstermiyordu. Nihayet aramaktan vazgeçen
başkan, bize bir obruk'un yerini gösterdi. Tam boğazda yer alan bu
obruk'a Hakan ve Bülent girdiler ve döşediler. Ben ise kendimi
"Yüzüklerin Efendisi"'indeki doğa manzaralı arasında
Ardıç ağacının dibine sinmiş kah rüzgardan kah yandan kırbaç
gibi vuran yağmurdan korumaya çalışıyordum. Yaklaşık 2 saat
bekledikten sonra nihayet kafaları obruk'un ağzında gözükmüştü,
artık benim gitme vaktim gelmişti.
Arabada onları bekledikten
sonra bir hız Taraşçı'ya vardık ve gezinin özetini başkan ve
meraklı köylülerle kahvehane'de paylaştık. Yörenin turizmle
ilgisinin pek olmadığı ve mağaranın anayola uzaklığı sebebi
ile mağaranın turizme açılmasının doğru olmayacağını
söyledik. Yer yer kazılar görmüştük mağarada. Definecilerin
boşa kürek salladığını ballandıra ballandıra anlattık ve
hemen mağaranın alt tarafından milli park sınırının geçtiğini
öğrendik.
Hemen Selim Erdoğan'a
raporu ve haritayı yollayıp, Boynuzcu mağarasını korumak adına
milli park sınırını mağarayı içine alacak şekilde, olabilirse
tabi, sınırını kaydırma önerisini getirdik.
Mağarayı korumak adına
yapabileceeğimizin en iyisini yapmıştık artık bundan sonrası
resmi makamların elinde diye düşünerek, Gidengelmez dağlarının
yanından manzarayı seyrede seyrede Antalya'ya geri döndük. Uzun
zamandan beridir beraberce mağara yapmadığımız Bülent'le güzel
bir haftasonu geçirmemiz çok hoşuma gitmişti.
Misafirperverliği için
Yasin bey'e, Bülent Genç'e ve eşi Meltem'e çok teşekkürler.
Yorumlar
Yorum Gönder