BSU KAMPINDAN KÜLTÜR İZLENİMLERİM
BSU kampına geç bir saatte geldiğimizde, etrafta gördüğümüz insanların size aşina veya size yakın birileri olduğunu görüyorsunuz; giyim, kuşam ve vücut dillerimiz hemen hemen aynı. Bakıyorum her yaştan ve her kesimden mağaracılık yapan insanlar var. Bütün Balkan’lardaki mağaracılarda olduğu gibi bizde de onlar da profesyonel iş hayatında çalışanlar var, kendi işi olanlar var, yani kısacası her türlü insan, mağaracılık yapmak için bu işe girişmiş.
İstisnalar kaideyi bozmazmış ve 80/20 kuralını da akılda tutarak yazmakta fayda var. Aslında burada genel intibadan ve edindiğim mağaracılık kültürü izlenimlerinden bahsetmek istiyorum.
Profesyonel olarak çalışan ve kısıtlı miktarda vakti olan (resmi izinleri ve tatilleri) mağaracılar, genel intiba olarak vakitlerini mağaracılığa ayırıyorlar. Kısıtlı miktarda vakitleri olduğu içinde, eline geçen her fırsatı mağaracılıklarını daha iyi hale getirmek için harcıyorlar. Adina, Focul Viu derneği Romen bayan mağaracı, ile Börtik mağarasına giderken, sırtında çok ağır bir çanta vardı, ver değişelim dedim. Bana cevabı olmaz benim için pratik oluyor oldu. Bu gibi örnekle bir iki defa daha karşılaşınca bunun genel bir eğilim olduğunu gördüm. Yani kısıtlı zamanında olabildiğince hem kendini hem de mağaracılığını, en asgarisinden ilerletmek için bir çaba var.
Bir başka dikkatimi çeken bir şey ise gençlerine gösterdikleri ilgi alaka ve mağaracılığı aşılama çabaları. Tabii, Romanya’da ki gibi mağaracılık okullarının olması bu gibi işleri daha hızlı ve sistematik hale getirmiş. Bizde şimdilik hayal gibi gözüken bu yapılanma olmamasından dolayı, gençliğin mağaracılığa olan ilgisini artırmak için üniversite kulüplerine çok büyük işler düşüyor. Yabancılarda, 15-16 yaşında başlayan (hatta az da olsa 9-10 yaşında) mağaracılık bizde en iyisinden 20-21 yaşlarında başlıyor. Federasyon’un belki de ilk yapacağı işlerden biri de bu olmalı. Gençlere mağaracılığı daha çok tanıtmamız gerekmekte.
Peter Beron, ikinci gün bana kurtarma yapılacak sende katıl mutlaka çok iyi olur akşam toplantı var dedi. O akşam hem mağaradan geç çıkmamız hem de Cluj’a inip Gülşen’i alıp geri dönmemiz sonucu kurtarma toplantısına ve dolayısıyla tatbikata katılamadım. Fakat şunun farkına vardım. Yaklaşık 80-90 kişinin katıldığı bir toplantıda pürüz çıkmamış, tatbikatın nasıl olacağına karar verilmiş ve mağara içinde bölüm bölüm ayrılan ekipler, aksaklıklar olsa da başarılı bir şekilde zaman zaman boğaz’a kadar gelen buz gibi suların içinde tamamlamışlardı. Tatbikat akşamı ise yarı resmi bir toplantı yapılmıştı. Ekip liderlerinin genel olarak kendilerine düşen görevi anlatmaları istenmişti. Konuşmalar arasında, etrafta toplanan 60-70 kişilik kalabalık arasından bir Bulgar çıktı ve özel konuştu. Kendisi bir ekip lideri değildi. Eminim kendi grubundan bazı insanların aklından “nereden çıktı bu?” gibi bir düşünce geçmiştir ama kimse de engellemedi, sabırla herkes dinledi ve alkışladı. Asgari müştereklerde anlaşma ve insanların birbirlerine olan toleransı bana daha yüksek gibi gözüktü.
Bizde, çoğrafi keşifler zamanında kıtaları keşfetmek olmadı. Zamanın akla gelmeyen ve korku dağlarını aşabilecek cesarette olsaydık, ne bileyim Antartika’nın keşfi için bizde orada olsaydık veya çığır açacak icatlar yapsaydık veya mucitlerimiz çok olsaydı sanırım mağaracılıkta daha hızlı yol alırdık. Belki de bunlar bizde vardı ama yeni gelen kuşaklara göğsümüzü gere gere tarihimizi iyi anlatamadık, bir zamanlar uçak üretip Avrupa’ya sattığımız gerçeğini veya yüzde yüz yerli araba yapmamızı ve bırakın tarihçesini gururunu toplumumuza iletemediğimiz için belki biraz bu haldeyiz. Halimizde ne var diyenler çıkabilir? Bence şu anki halimiz olabileceğimizden daha iyi bir yerde değil o kadar ve bunu iş yapma alışkanlığımız ve edindiğimiz mağaracılık kültürüne bağlıyorum.
Aradaki üç dört yıllık bir duraksamayı da sayarsak 23 yıldır mağaracılıkla ilgileniyorum. Geriye dönüp baktığımda kişisel yaptığım işlere baktığımda “daha fazlasını” yapabilirmişim diye düşünüyorum. Yine de kendimi BÜMAK gibi kulüpte mağaracılığa başladığım için şanslı sayıyorum. Sonuçta, mağaracılık ferdi bir doğa sporu veya bilimsel bir çalışma alanı değildir. Ekibe ihtiyacınız vardır. Yavaş yavaşta olsa mağaracılığımızda bir toparlanma görüyorum ve iyiye doğru hızlanacağını ümit ediyorum. Toparlanmadan kastım; Mağaraları araştırmak, keşfetmek, raporunu yayımlamak, haritasını çıkarmak, bilimsel çalışma yapmak ve bir şekilde (sanal veya matbu) sonuçları yayımlamak.
Hepimizin vakti ve parası kıymetlidir. Mağaracılık ise malzemesi bol ve pahalı bir doğasporudur ve aynı zamanda hem bilimsel çalışma hem de sportif tarafı göründüğünden de zordur. Sonuçta soğuk ve nemli bir ortamda Ademoğlu’nun yaşama koşullarına pek de elverişli olmayan bir ortamda hem spor hem de bilimsel çalışmalar yapıyoruz. Paramızı ve vaktimizin kıymetini bilmemiz hem kendimize hem de çevremize azami faydayı sağlamalıyız.
Toparlanmanın hızlı olması ümidindeyim diyerek kendimi tekrarlamak istiyorum çünkü mağaracılığa bize (yaklaşık 35+ yaş yukarısı) göre nispeten yeni başlamış mağaracı arkadaşlara kültürü aşılamak bize düşüyor.
İstisnalar kaideyi bozmazmış ve 80/20 kuralını da akılda tutarak yazmakta fayda var. Aslında burada genel intibadan ve edindiğim mağaracılık kültürü izlenimlerinden bahsetmek istiyorum.
Profesyonel olarak çalışan ve kısıtlı miktarda vakti olan (resmi izinleri ve tatilleri) mağaracılar, genel intiba olarak vakitlerini mağaracılığa ayırıyorlar. Kısıtlı miktarda vakitleri olduğu içinde, eline geçen her fırsatı mağaracılıklarını daha iyi hale getirmek için harcıyorlar. Adina, Focul Viu derneği Romen bayan mağaracı, ile Börtik mağarasına giderken, sırtında çok ağır bir çanta vardı, ver değişelim dedim. Bana cevabı olmaz benim için pratik oluyor oldu. Bu gibi örnekle bir iki defa daha karşılaşınca bunun genel bir eğilim olduğunu gördüm. Yani kısıtlı zamanında olabildiğince hem kendini hem de mağaracılığını, en asgarisinden ilerletmek için bir çaba var.
Bir başka dikkatimi çeken bir şey ise gençlerine gösterdikleri ilgi alaka ve mağaracılığı aşılama çabaları. Tabii, Romanya’da ki gibi mağaracılık okullarının olması bu gibi işleri daha hızlı ve sistematik hale getirmiş. Bizde şimdilik hayal gibi gözüken bu yapılanma olmamasından dolayı, gençliğin mağaracılığa olan ilgisini artırmak için üniversite kulüplerine çok büyük işler düşüyor. Yabancılarda, 15-16 yaşında başlayan (hatta az da olsa 9-10 yaşında) mağaracılık bizde en iyisinden 20-21 yaşlarında başlıyor. Federasyon’un belki de ilk yapacağı işlerden biri de bu olmalı. Gençlere mağaracılığı daha çok tanıtmamız gerekmekte.
Peter Beron, ikinci gün bana kurtarma yapılacak sende katıl mutlaka çok iyi olur akşam toplantı var dedi. O akşam hem mağaradan geç çıkmamız hem de Cluj’a inip Gülşen’i alıp geri dönmemiz sonucu kurtarma toplantısına ve dolayısıyla tatbikata katılamadım. Fakat şunun farkına vardım. Yaklaşık 80-90 kişinin katıldığı bir toplantıda pürüz çıkmamış, tatbikatın nasıl olacağına karar verilmiş ve mağara içinde bölüm bölüm ayrılan ekipler, aksaklıklar olsa da başarılı bir şekilde zaman zaman boğaz’a kadar gelen buz gibi suların içinde tamamlamışlardı. Tatbikat akşamı ise yarı resmi bir toplantı yapılmıştı. Ekip liderlerinin genel olarak kendilerine düşen görevi anlatmaları istenmişti. Konuşmalar arasında, etrafta toplanan 60-70 kişilik kalabalık arasından bir Bulgar çıktı ve özel konuştu. Kendisi bir ekip lideri değildi. Eminim kendi grubundan bazı insanların aklından “nereden çıktı bu?” gibi bir düşünce geçmiştir ama kimse de engellemedi, sabırla herkes dinledi ve alkışladı. Asgari müştereklerde anlaşma ve insanların birbirlerine olan toleransı bana daha yüksek gibi gözüktü.
Bizde, çoğrafi keşifler zamanında kıtaları keşfetmek olmadı. Zamanın akla gelmeyen ve korku dağlarını aşabilecek cesarette olsaydık, ne bileyim Antartika’nın keşfi için bizde orada olsaydık veya çığır açacak icatlar yapsaydık veya mucitlerimiz çok olsaydı sanırım mağaracılıkta daha hızlı yol alırdık. Belki de bunlar bizde vardı ama yeni gelen kuşaklara göğsümüzü gere gere tarihimizi iyi anlatamadık, bir zamanlar uçak üretip Avrupa’ya sattığımız gerçeğini veya yüzde yüz yerli araba yapmamızı ve bırakın tarihçesini gururunu toplumumuza iletemediğimiz için belki biraz bu haldeyiz. Halimizde ne var diyenler çıkabilir? Bence şu anki halimiz olabileceğimizden daha iyi bir yerde değil o kadar ve bunu iş yapma alışkanlığımız ve edindiğimiz mağaracılık kültürüne bağlıyorum.
Aradaki üç dört yıllık bir duraksamayı da sayarsak 23 yıldır mağaracılıkla ilgileniyorum. Geriye dönüp baktığımda kişisel yaptığım işlere baktığımda “daha fazlasını” yapabilirmişim diye düşünüyorum. Yine de kendimi BÜMAK gibi kulüpte mağaracılığa başladığım için şanslı sayıyorum. Sonuçta, mağaracılık ferdi bir doğa sporu veya bilimsel bir çalışma alanı değildir. Ekibe ihtiyacınız vardır. Yavaş yavaşta olsa mağaracılığımızda bir toparlanma görüyorum ve iyiye doğru hızlanacağını ümit ediyorum. Toparlanmadan kastım; Mağaraları araştırmak, keşfetmek, raporunu yayımlamak, haritasını çıkarmak, bilimsel çalışma yapmak ve bir şekilde (sanal veya matbu) sonuçları yayımlamak.
Hepimizin vakti ve parası kıymetlidir. Mağaracılık ise malzemesi bol ve pahalı bir doğasporudur ve aynı zamanda hem bilimsel çalışma hem de sportif tarafı göründüğünden de zordur. Sonuçta soğuk ve nemli bir ortamda Ademoğlu’nun yaşama koşullarına pek de elverişli olmayan bir ortamda hem spor hem de bilimsel çalışmalar yapıyoruz. Paramızı ve vaktimizin kıymetini bilmemiz hem kendimize hem de çevremize azami faydayı sağlamalıyız.
Toparlanmanın hızlı olması ümidindeyim diyerek kendimi tekrarlamak istiyorum çünkü mağaracılığa bize (yaklaşık 35+ yaş yukarısı) göre nispeten yeni başlamış mağaracı arkadaşlara kültürü aşılamak bize düşüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder