TEMUÇİN AYGEN: BİR İDEALİST
Boğaziçi Üniversitesindeki ikinci yılımda, doğa sporları yapmak için “mağara araştırma” kulübüne girmiştim. Boğaziçi Üniversitesi’nin güzelliklerinden biri de buydu. 20-30’a yakın, istediğiniz dalda veya ilgi alanında kulüp vardı. Ben de bir arkadaşımın kamp ateşi muhabbeti ile doğa sporu yapmak için yazıldım.
Zaman ilerledikçe ve ben yavaş yavaş mağaracılık neymiş, o tecrübeyi yaşarken, kimin söylediğini hatırlamadığım birisi, “Temuçin Aygen geliyor, o bizim babamızdır, mağaracılığı Türkiye’ye tanıtan kişidir” dedi. İşte adını ilk o zaman duymuştum.
BÜMAK’ın (Boğaziçi Üniversite Mağara Araştırma Kulubü) 15. kuruluş yılını kutlamak için harıl harıl ekip halinde çalışıyorduk. Bende bu isim karışık duygular uyandırdı. Biraz hayranlık, biraz ürkeklik... Acaba misafirperverliğimiz yetecek miydi? 16 Aralık 1988 tarihinde, BÜMAK’ın 15 yılını kutlamak için hiç üşenmeden Antalya’dan kalkıp gelmişti. Kısa boylu, şişman ve kel bir adam. Herkes etrafını sardı. Konuşulanları hatırlamıyorum ama herkes ağzının içine bakıyordu bilgi almak için. Metin Albükrek arkadaşımızın nefis dia gösterisinden sonra sanırım kafasında iyice BÜMAK nedir, ne değildir yer etmişti. Bunu ikinci karşılaşmamızda gösterecekti.
Ertesi yıl, Temuçin Aygen tekrar geldi. Mütevazi kulüp odamızda kendisini misafir ettikten sonra konuşmaya başladık. Bir önceki karşılaşmamızda çok fazla dikkatimi verememiş, akşamın iyi geçmesi için organizasyona odaklanmıştım ama şimdi bütün duyu organlarımla onu dinliyordum. Bize gazetelerde çıkan kendi haber küpürlerinden, posterler falan getirmişti. Konu Konya Obruk’larının nasıl oluştuğundan devam ediyordu. Konuştukça, o yuvarlak yüzündeki iki gözün nasıl ışıldadığını hala unutmuyorum. Büyük bir heyecanla anlatıyor, anlatıyordu. Ortam çok samimi bir hava içindeyken esas haberi patlattı. Anamur’da bir gazeteci arkadaşının ona verdiği ihbarı bize getirmişti. Yüzü bir parça ciddileştikten sonra, “böyle bir mağarayı Türkiye’de yapsa yapsa ancak BÜMAK yapar dedi. Siz arkadaşların yeterli tecrübesi ve malzemesi var, o yüzden size getirdim ihbarı” dedi. Sanırım herkesi hafif bir gurur dalgası sardı.
İlk etkinliğe kendisi de katılacaktı. Bir ayağında çelik protez olan hafif ağır aksak yürüyen birisini düşünün, 2000 metre Toroslara gidecek. O zamanlar yanılmıyorsam 68-69 yaşındaydı. Ağustos 1989 yılında, katırın tepesinde, 30-35 derece sıcaklıkta, bizimle 2000 metre de torosların tepesinde, Çukurpınar mağarasına gelmişti. Mağaraya girmemişti ama manevi olarak yanıbaşımızda bize destek veriyor ve coğrafyayı jeolojik açıdan inceliyordu. Bu ihbar ile yaklaşık 20 yıldır (1989 yılına göre) kırılmayan derinlik rekorunun büyük bir farkla kırılmasına yol açmış (Düdencik -330 metre iken, Çukurpınar -1190 metre olmuştur) ve önce BÜMAK sonra Türkiye’de ki mağaracılık, bu ihbar ile eşik atlamıştır. Bunda Temuçin Aygen’in payı yadsınamaz.
Yıllar geçtikçe, kendisini kah sempozyumlarda kah Antalya’da ki evinde görme fırsatım oldu ve bir farkını daha keşfettim Temuçin Aygen’in, o da yazması idi. Yazma kültürü kıt olan bir toplumda, Temuçin Aygen, geride oldukça fazla miktarda, kitap ve makale bırakmıştı. Gerçekten böyle bir insanın mağaracılık yapması bizim için bir şanstı. Ölmeden önce en son Çin’de ki dünya mağaracılık kongresine, dairesini satarak katılmıştı. İşte böylesine sevmişti, mağaracılığı. Mesleki olarak başlayan ilgi, gitgide bir tutkuya dönüşmüş ve bu tutku sayesinde mağaracılık yapan bizlerin önünü açmıştı.
En son onu, Teşvikiye cami’de gördüm. Rahmet yağıyordu teşekkür edercesine kendisine. O bizim babamızdı.
Ender Usuloğlu
Mağaracı
KÜNYE
TEMUÇİN AYGEN KİMDİR?
Temuçin Aygen İstanbul’da Boğaziçi Lisesi’ni bitirdikten sonra, üniversite eğitimi için İsviçre’ye gitmiş, burada Cenevre Üniversitesin’in Jeoloji ve Mineraloji Bölümün’de lisans eğitimini başarıyla tamamlamıştır. 1947 yılında yurda dönen Aygen, 1950 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Jeoloji Bölümünde fahri asistan olarak çalışarak, “ Balya Bölgesi’nin Jeolojik incelenmesi” konulu dotora teziyle doktor ünvanını almıştır. 1950-1951 yılları arasında MTA’da saha jeoloğu olarak çalışmalarına devam etmiş, 1952 yıllından itibaren İller Bankası’nın su mühendisliği bölümünde uzman olarak çalışmaya başlamıştır. Bu birimde çalışmalarını sürdürürken; Anadolu’daki Antakya, Konya, Muğla gibi çeşitli illerde karstik alanlardan su temin edilmesi ve hidroelektrik santrallerin verimliği üzerinde çalışmalarda bulunmuştur. Bu çalışmalarında, su karstik alanlardan temin edildiğinden ilk mağaracılık tecrübelerini yaşamaya başlamıştır . 1958 yıllında hidroelektrik santraller ve hidrojeoloji üzerine incelemelerde bulunmak üzere iki aylığına gittiği Fransa ve İsviçre’de mağaracılık bilimiyle yakından ilgilenmiş ve buradaki speoloji kulüpleriyle temasa geçmiştir. Temasa geçtiği bu kulüplerden, Paris Speoloji Kulübün’den araştırmacılar ileride Aygen’in davetiyle Türkiye Mağaraları’nı araştırmaya gelerek birçok mağarayı keşfetmiş ve haritalamışlardır. Yurda döntükten sonra Devlet Su İşlerin’de çalışmaya başlayan Aygen 1959 yılında “Mağaralar ve Yeraltı Irmakları” isimli ilk kitabını yayınlamıştır. Bu kitabında mağaracılığın tarihçesi, mağaracılık sporu, mağaraların oluşumu, mağara canlıları, dünyadaki büyük mağaralar ve Türkiye’de mağaralarda yaşadığı tecrübeler hakkında birçok batı Avrupa Ülkesi’nde yayınlamış olan kitapları ve raporları kaynak göstererek detaylı bilgiler vermiştir. 1964 yılında Ankara’da Türkiyede’ki ilk Mağara Araştırma Derneği’ni kurarak, mağara araştırmalarının daha organize ve düzenli hale gelmesini sağlayan Aygen, 1966 yılında Batı Avrupalı Ülkelere “ Dünyanın en büyük yeraltı kaynağını gelin ve araştırın” çağırısında bulunarak Avrupalı Speologları Türkiye’ye davet eder. Bu çağrı adresini bulur ve Avrupa’dan speologlar Türkiye’nin Mağaraları’nı araştırmaya gelirler ve Paris Speoloji Kulübü’nün Başkanlığı’nı yapmış olan Claude Chabert bir yazısında “ Türkiye’de 1965-1971 yılları arasındaki mağara araştırmalarını Temuçin Aygen’in keşifleri sayesinde olduğunu ve ona karşı kendilerini çok borçlu hissetiklerini” belirtir. 1965 yılından itibaren Paris Speoloji Kulübün’den araştırmacılarla birlikte Toroslar’da birçok mağara keşfedilip araştırılmaya başlanır. Bu araştırılan mağaralarından bazılarını örnek vermek gerekirse;dünyanın en büyük pınarlarından biri olarak kabül edilen Dumanlı Mağarası,Antalya’da harika oluşumlara sahip Altınbeşik Düdensuyu Mağarası bunlarından birkaçıdır. Bu mağaraların ayrıntılı olarak haritaları araştırmacılar tarafından yayınlanmıştır. 1975 yılın’da Temuçin Aygen Toroslar Bölgesin’deki mağara araştırmalarını Batı Karadeniz’e kaydırır ve Avrupalı araştırmacılarla birlikte birçok mağara keşfederler. Bu araştırmalardan önce 1952 yılında İsveçli biospeolog Kunt Lindberg Zonguldak’ta Ilıksu Mağarasını keşfetmiş, 1971 yılında İspanya Barcelona Speoloji Kulübün’den gelen bir grup Çayırköy Mağarası’nı ve Ilıksu Mağarsı’nın geri kalan kısmınını keşfetmiştir.1975 yıllında Aygen İngiliz araştırmacılarla birlikte, Kızılelma, Cumayanı ve Gökgöl Mağaralarını gün ışığına çıkarmıştır. Aygen, mağaracılığın dışında , Türkiye’nin doğal ve arkeolojik zenginlikleriyle ilgilenmiş, bu konuda birçok makele ve bildiri yayınlamıştır. Manavgat’ta ki dünyanın en büyük pınarı olan Dumanlı Mağarası ve bu bölgede yer alan Roma su yolu, Likya Şehirleri, Pamukkale travertenleri, Nemrut’taki devasa heykeler araştırma yaptığı bazı arkeolojik zenginliklerimiz arasındadır. Aygen Arkeolojiye olan bu merakını Türkiye’de Batı Akdeniz’de hüküm sürmüş olan Likya İmparatorluğuyla ilgili “The Blue Paradise Of Lycia” ile pekiştirirerek yine Türkiye’nin tanıtımı için çok önemli bir kaynak daha oluşturmuştur. Mağaracılık çalışmalarına hiçbir dönem ara vermeyen 1992 yılında ülkemizin doğa sporları konusunda önde gelen kulüplerinden TODOSK’un kurucu üyeleri arasında yer almıştır. Temuçin Aygen yaptığı çalışmalar ve araştırmalarla Türkiye’de birçok gence örnek olmuştur ve örnek olmaya devem etmektedir. Hiç kuşkusuz Türkiye’de mağaracılık sporunun ve araştırmalarının bu aşamaya gelmesinde kendisinin çok büyük payı vardır.
Hazırlayan Serhat Küçükali
Yorumlar
Yorum Gönder